SİYASETİN
DİLİ
Son yirmi
yılda siyasetin dili oldukça sertleşti. Siyasi partilerin karşılıklı yaptığı
açıklamalar ise gittikçe ayrıştırıcı ve sloganist bir yapıya büründü. Bu
ülkenin hamasi sloganlara, ezberlere ve ayrıştırıcı söylemlere değil; idrake,
izana ve beraber yaşama kültürünü tesis etmeye ihtiyacı var.
Ahlak
tanımlamalarında nasıl iyi ve kötü; estetik algılamalarımızda nasıl güzel ve
çirkin, ekonomik verilerin analizinde nasıl yararlı ve zararlı gibi ayrımlardan
söz edebiliyorsak siyasal ayrımlarda da başarılı ve başarısız şeklinde
kategorize edilmesi gerekirken, bizde dost ve düşman şeklinde bir ayırımın var
olduğunu gözlemliyorum.
Bu
şekilde bir siyasal tanımlama, karşıtlıkta radikal bir tarafgirliğe
savrulduğunda siyasetin diline ve üslubuna da aynı sertlikte maalesef ki
yansıyor, resmi bir saldırganlık ve imhacılık alıp başını gidiyor.
Kimi ülkelerde
siyasetin dilinde nezaket, müsamahalı davranışlar ön plana çıkarken kimi
ülkelerde de maalesef nezaketten uzak bir dil ve üslup tercih ediliyor. Ölçüyü
ilke ve prensiplerin belirlediği toplumlarda siyasetin dili alabildiğine
toplumsal fayda ve nezaket temalı iken, menfaat ve çıkara dayalı siyasi
alanlarda siyasetin dili daha sert ve nezaketten yoksun bir tavır sergiliyor.
Son yıllarda ülkemizde
de siyasetin dilinin oldukça sorunlu hale geldiği söylenebilir. Bunda öteki ve
düşmanlaştırma üzerinden kabilevi bir siyaset yolunun tercih edildiğini
görüyoruz.
Bizimde ucundan
kıyısından içerisinde bulunduğumuz Ortadoğu’da ayrılıkçı fikirler, nezaketten
yoksun siyasi söylemler; sözle, sloganla, hamasetle rehabilite edilemez, ancak
daha güçlü bir ekonomi ve refah ile tehlike olmaktan çıkarılabilir.
Siyasal düşüncelerin
ve ideolojilerin birbirinden farklı olması olağandır. Hatta idealde farklı
olmalıdır da. Bir siyasal kültürde farklı düşüncelerin kamusal alanda
tartışmaya açılması hiç kuşkusuz o toplumun yararınadır. Toplumsal çoğulculuğu
siyasal çoğulculuğa yansıttığımız zaman zaten ideal demokratik yönetim
anlayışına yaklaşmış oluyoruz.
Dil,
üslup ve söylem bağlamında nezaketi göz ardı etmeden önemsediğimizde, siyaset
insanlarının ortaya koydukları düşünceleri, eleştirileri, eleştirilere
verdikleri yanıtları ülkenin somut problemlerine ilişkin olduğu sürece,
toplumun tüm kesimlerinin beslendiği bir siyasal kültürün varlığından söz
edebiliriz.
Ülkemizin
pek çok alanda çözüm bekleyen somut problemlerinin dil ve mantık oyunlarıyla
çözülmesi mümkün görünmüyor.
Tam da bu noktada,
siyaset insanlarına düşen somut problemlere ilişkin nezaket sınırları içinde
tartışarak somut çözüm önerilerini ortaya koymalarıdır.
Burada belirtmek gerekir ki, ifade özgürlüğünün nefret
söylemi için bir zırh olarak görülmesi mümkün olamadığı gibi, hiçbir
özgürlük bir diğerinden de üstün değildir.
Bireyler arasında ya da genel olarak toplumda olumsuz
siyaset dilinin ve söylemlerin meşrulaşması durumunda ötekileştirme, ayrıştırma
girişimlerinin normalleştiği bir siyasal/sosyal iklimin meydana geleceğini
tarih sayfaları bizlere gösteriyor. Bunun neticesinde toplumdaki etik değerler
giderek iflas ediyor.
Temsili demokrasinin aksaması, yönetici elitin otokratik bir hale
dönüşmesi ve devleti yönetme yetkisine sahip gücün meşruluğunun tartışılması
gibi konularda toplumsal fay hatlarında daha derin kırılmalar oluşuyor.
Peki nasıl bir dil, hem toplumsal adabın ve dilinin, hem de
siyasal adabın ve dilinin gelişimine katkı sağlayacak?
Evrensel hukuk ilkelerine riayet ederek,
Seçmene karşı açık ve anlaşılabilir bir dil kullanarak,
Nezaketli ve saygı dilini en üst seviyede tutarak,
Bireysel ve toplumsal empati kültürünü canlı tutarak,
Müşterek moral değerlerine kıymet vererek,
Parti programlarını halkın anlayabileceği bir şekilde, net vurgu
ve tonlamalar ile ifade ederek,
Ülke sorunlarını soğuk kanlılıkla ve başka toplumların
tecrübelerine ve tarihi tecrübelerimize dayanarak çözme iradesi gösterebilecek
bir üslup ve tavır sergileyerek,
Dil, din, etnisite farkı gözetmeksizin her vatandaşa eşit
yurttaşlık bakış açısıyla objektiflik ilkesiyle bakabilme samimiyetini
göstererek,
Entelektüel düşünceyi geliştirebilecek zemin hazırlayarak,
Ve en önemlisi bütün siyasi ve politik manevralarda insan
merkezliliği gözeterek…
Haydi hep birlikte
kutuplaşan bir ülke değil, kucaklaşan bir ülkeyi inşa edebilecek bir dil
konuşalım.
Ekmeğimizi,
hürriyetimizi ve adaletimizi çoğaltalım…Çok zor değil.
31.08.2024
Vahap Aktaş
LP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü