Bir soru sorarak, bahsedeceğim çıplak gerçeğe değinmek isterim:
Deprem olduktan hemen sonra gidebileceğiniz, evinize en yakın deprem toplanma alanının nerede olduğunu biliyor musunuz?
Soruyu biraz daha somutlaştırarak sormak isterim:
23 Nisan 2025 tarihinde
İstanbul’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremden hemen sonra bir toplanma
alanına gittiniz mi ya da yakın çevrenizde böyle bir alan var mıydı?
Afet ve acil durumlar sonrasında halkın
tehlikeli bölgeden uzaklaşıp toplanabileceği güvenli alanlar, özellikle
depremler sonrası sıkça gündeme gelmektedir. Ülkemizde en sık görülen ve yıkıcı
etkileri en yüksek olan afetlerin başında gelen depremler nedeniyle bu alanlar
genellikle "deprem toplanma alanı" olarak anılmaktadır.
Afet sonrası yaşanan karmaşa,
insanların genellikle açık alanlara yönelmesine neden olur. Bu durum, güvenli
alanlara kolay erişimin sağlanması gerektiğini açıkça gösterir. Dolayısıyla,
halkın güvenliği ve temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için toplanma
alanlarının belirlenmesi ve korunması büyük önem taşır.
AFAD, 2020 yılında yaptığı açıklamada İstanbul’da 3.021 adet toplanma alanı bulunduğunu ifade etmiştir. Ancak bu alanların bir kısmında AVM’ler, iş yerleri, konutlar gibi çeşitli yapıların bulunduğu tespit edildiğinden, bu yerler gerçekte toplanma alanı olarak kabul edilemez. Kaldı ki, resmi olarak belirlenmiş bazı alanların bile nitelik ve nicelik açısından gerekli şartları sağlamadığı görülmektedir.
İstanbul’da kişi başına düşen
toplanma alanı ortalama 1.29 m² olup, bu rakam uluslararası
standartlara göre belirlenmiş kişi başına en az 1.5 m²’lik alanın altındadır.
Üstelik bazı alanlarda yapılaşma da bulunduğu dikkate alındığında, kişi başına
1 m²’lik alan bile düşmemektedir.
23 Nisan 2025 tarihinde
İstanbul’da meydana gelen depremde, yüzlerce insanın gidecek yer bulamayıp
sokaklarda adeta istif gibi toplanması, yukarıda ifade ettiğimiz sorunun en net
ve çıplak fotoğrafıdır.
Yaklaşık çeyrek asırdır iktidarda olan zihniyet, sadece İstanbul’un doğal ve tarihi güzelliğine ihanet etmekle kalmamış, aynı zamanda bu şehri sakinleri için afetlere karşı güvensiz bir hale getirmiştir. Bugün, yeşil ve açık alan olup toplanma alanı olarak hizmet etmesi gereken birçok yerde, şehrin dokusuna ve mimarisine aykırı yüksek katlı beton binalar yükselmektedir.
Artık bir çadır kurulacak alan dahi bulmakta zorlandığımız İstanbul’da, felaketi
adeta kendi ellerimizle inşa ediyoruz.
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un dizeleriyle seslenmek isterim:
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?”
Ülkemizde meydana gelen sayısız
deprem sonucu hayatını kaybeden on binlerce insanımız ve milyarlarca dolarlık
zarardan çıkarılan ders bu kadar mı?
Depreme karşı dayanıklı yapılar inşa etmesi ve afetlere karşı planlama ve mücadeledeki başarısıyla öne çıkan Japonya’dan bir örnek vermek isterim:
Japonya’da bulunan Tokyo Rinkai Afet
Önleme Parkıdır. Bu alan, afet sonrası insanların toplanması ve barınması
için hizmet veren örnek bir merkezdir. Yerel afet yönetim merkezi, acil müdahale
tesisleri, helikopter pisti gibi birçok unsuru barındıran 132 dönümlük
bu alanda; güneş enerjisiyle çalışan şarj istasyonları, elektrik prizleri,
ısınma materyalleri, tuvaletler, gıda ve su gibi her türlü temel ihtiyaç
malzemesi mevcuttur. Üstelik acil durumlar dışında da günlük hayatta spor ve
sosyal faaliyetler için kullanılabilmektedir.
Peki, İstanbul’da böyle kaç
nitelikli toplanma ve barınma alanı var desem, bu sorunun ardından büyük
bir sessizlik olacak gibi görünüyor…
“Bu neden sürekli benim başıma
geliyor?” diyorsanız, bir Şaman öğretisi şöyle der: “Ders, sen öğrenene kadar devam eder.”
Şimdi en başta sorduğum soruyu tekrar hatırlatmak isterim: Deprem sonrası toplanıyor muyuz yoksa toplanamıyor muyuz?
En iyisi biz bir toparlanıp, kendimize gelelim...
15.05.2025
Arif YILMAZOĞLU
İnşaat Mühendisi
LP Kocaeli İl Yönetim Kurulu Üyesi